
Bu yazımızda Devlet Memurluğundan çıkarma disiplin cezası, 657 saylı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri esas alınarak soru ve cevap şeklinde açıklanacaktır. Konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler için ayrıca açıklamaların içeriğine bağlantı linkleri bırakılacaktır.
Memurunun belirli disiplin fiillerini işlemesi durumunda bir daha devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.
Devlet memurluğundan çıkarma disiplin cezası, memurunun belirli disiplin fiillerini işlemesi durumunda bir daha devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmayı ifade ederken meslekten çıkarma cezası özel kanunlara tabi bazı devlet memurlarının ( emniyet, jandarma ve sahil güvenlik teşkilatı mensuplarında olduğu gibi ) bir daha çalıştırılmamak üzere meslekten çıkarılması anlamına gelmektedir. Her iki disiplin cezasının uygulama mevzuatları ve hukuki sonuçları farklılık teşkil etmektedir.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller 657 sayılı DMK m. 125/E’de sınırlı sayıda yani tahdidi olarak sayılmıştır.
Yukarıda bahsedildiği üzere özel kanunlara tabi kamu personelleri polis ( Emniyet Genel Müdürlüğü EGM personelleri), jandarma ve sahil güvenlik komutanlığı mensupları hakkında 7068 sayılı Genel Kolluk Disiplin Hükümleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun uygulanmakta olup Ülkenin bağımsızlığını zedelemeye, bütünlüğünü bozmaya ve milli güvenliği tehlikeye düşürmeye yönelik herhangi bir faaliyette bulunmak veya aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, vakıf, dernek ve benzeri teşekküle katılmak, bunlara yardım etmek veya bu yapılarla ilişki içerisinde bulunmak şeklindeki hukuken sınırları belirli olmayan hükme dayanılarak personellerin devlet memurluğundan çıkarılması talepli bakanlık yüksek disiplin kuruluna sevk edildikleri gözlenmektedir.
Devlet memuru, ceza yargılaması sonucunda kasten işlediği bir suçtan dolayı 1 (bir) yıl veya daha fazla süre ile hapis cezasına mahkum olması ve mahkumiyetin kesinleşmesi neticesinde kişi devlet memurluğundan çıkarılacaktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının memuriyete etkisi HAGB’nin kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmamasına rağmen yargı yerlerinde bu konuda farklı yaklaşımlar olduğunu belirtebiliriz.
Disiplin ve soruşturma işlemlerinde ilgili mevzuat gereğince verilen görevleri yapmak üzere kamu idarelerinin merkez teşkilatlarında yüksek disiplin kurulu kurulur. Devlet memurluğundan çıkarma cezası memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu tarafından verilir. Bu kurul emniyet teşkilatı mensupları için İçişleri Yüksek Disiplin Kurulu olup kurul üyeleri Bakan Yardımcısı başkanlığında Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanı, Birinci Hukuk Müşaviri ve Personel Genel Müdürü ile Emniyet Genel Müdürlüğü personeliyle ilgili işlerin görüşüldüğü ve karara bağlandığı toplantılarına Emniyet Genel Müdürü veya Bakanın uygun gördüğü Emniyet Genel Müdür Yardımcısının katılımıyla toplanır. Milli Eğitim Bakanlığında ise Yüksek Disiplin Kurulu, bir başkan ve dört üye ile varsa memurun üyesi olduğu sendikanın temsilcisinden oluşur.
Yüksek disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder.
Ceza vermeye yetkili amirler ve disiplin kurulları mevzuattaki usul ve esaslara uyulmak kaydıyla gerekçesini de belirterek başka bir disiplin cezası vermeye veya disiplin cezası verilmesine yer olmadığına karar vermeye yetkilidir.
Memur hakkında soruşturma yapılmadan disiplin cezası verilemez. Disiplin soruşturması, memurlar arasından görevlendirilen muhakkik ya da müfettiş tarafından yapılır.
Memura savunma hakkı tanınmadan disiplin cezası verilemez. Muhakkik ya da müfettişin savunma alma yetkisi yoktur. Memur, yetkili kurulun veya disiplin amirinin yedi günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapar. Belirtilen sürede savunmasını vermeyen memur bu hakkından vaz geçmiş sayılır. Devlet memurluğundan çıkarma cezasına ilişkin soruşturma süreci sonunda disiplin amiri savunmayı aldıktan sonra ceza verilmesi gerektiği kanaatine varırsa soruşturma dosyasını, kanaatini içeren yazı ile birlikte yüksek disiplin kuruluna gönderir.
Hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur;
Devlet memurluğundan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğu kamu idaresinin yüksek disiplin kuruluna tevdiinden itibaren azami altı ay içinde bu kurulca karara bağlanır.
Devlet memurluğundan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar. Disiplin cezasını gerektiren fiil veya hâllerin işlendiği tarihten itibaren iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar. Mevzuat hükümleri idarenin öğrenmesi süreyi başlatıyor. Dolayısıyla fiilin işlendiği tarihin baz alınması mümkün değil. Bu nokta da dikkat edilmesi gereken husus idarenin öğrenme kavramının irdelenmesi ve savunmanın bu doğrultuda yapılması faydalı olacaktır.
Devlet memurluğundan çıkarma cezası, kararın verildiği tarihi izleyen yedi gün içinde ilgilisine tebliğ edilir. Disiplin cezaları, verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve tebliğden itibaren 60 günlük yasal süre içerisinde İdari Yargı yoluna başvurulabilir ve İdare Mahkemesinde iptal davası açılabilir. Sürecin avukat ile yürütülme zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak idare hukuku alanında uzman avukat ile yargı sürecini yürütmek telafisi zor sonuçları önlemek açısından önemlidir. İdare hukuku özellikle disiplin hukuku alanı emniyet teşkilatı, jandarma teşkilatı personellerine yönelik verilen disiplin cezalarında spesifik bir alan olduğundan söz konusu meslek gruplarının mevzuatına hakim idare avukatları ile çalışmak hak arayışında başarı olasılığını artıracaktır.
Haklarında devlet memurluğundan çıkarma cezası ile soruşturma yürütülen memurların, konu hakkında beyan vermeden evvel öncelikle hangi iddialarla karşı karşıya olduklarını öğrenmeleri büyük önem taşımaktadır. Süreci idare hukuku alanında çalışan avukat ile yürütmek kolaylık sağlayacaktır. İdari dava avukatları süreçlere daha aşina olduklarından soruşturmada yaşanan usulü hataları idari soruşturmanın başında tespit etmesi ciddi bir avantaj sağlayabilir. Soruşturma evraklarında şekli inceleme ile işe başlamak esas değerlendirmesini daha sonra yapmak gereklidir. Zira çoğunlukla yanılgılı olarak esas hakkında yapılan detaylı tartışma usulü hataların gözden kaçmasına neden olabilecektir. Polis idari soruşturma süreçleri hukukçu olmayan müfettişler eliyle yürütüldüğünden söz konusu usul ve esasa dair eksikleri idare hukuku alanında çalışan avukat ile tespit edilmesi süreç sonucunda memur aleyhine olumsuz karar çıkması halinde dahi kanun yolu aşamalarında iddia edilmeyen/öne sürülmeyen hakların bireysel başvuru aşamasında ileri sürülmesi mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Çünkü ilk derece idare mahkemesinde iptal davası açılması ve dava sürecinde dava dilekçesi ile savunmaya cevap dilekçesi en önemli aşamalardandır. Sonrasında Bölge İdare Mahkemesinde (BİM) iddialara verilecek cevapların özellikle KHK ihraçları ve gizli tanık üzerinden sd kart fişlemelerindeki kodlarda olabilecek çelişkilerin ortaya konulması önemlidir. Esas inceleme mahkemelerinde hukuksal açıdan dile getirilmeyen savunmalar temyiz incelemesinde maddi olay incelemesi yapmayan Danıştay tarafından dikkat alınması mümkün değildir. Temyiz mahkemesi olan Danıştay, hukukun ülke genelinde yeknesak uygulamasını sağlama görevi bazen hatalı anlaşılabilmektedir. Söz konusu kanun yolu aşamalarında istenen sonuca ulaşılamaması halinde Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuru çok şekli yaklaşımlarla maalesef kabul edilemezlik kararına neden olabilmektedir. Bu sebeple savunma yapılırken gereksiz hiç bir konuya girilmemesi ve fakat lüzumlu olan beyanlarında zamanında eksiksiz olarak yapılması hak kayıplarını önleyecektir.