Adli arama, ceza muhakemesi koruma tedbirlerinden olup Ceza Muhakemesi Kanununda(CMK) düzenlenmektedir. Önleme araması ise Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda düzenlenmektedir. Her iki tedbirinin hukuksal nitelikleri ve koşulları farklı olmakla birlikte gerek uygulamada gerekse doktrinde adli/önleme araması, şartları ve sonuçlarıyla ilgili tartışmalar halen devam etmektedir. Bu yazımızda akademik tartışmalardan daha çok adli arama mevzuattaki düzenlemeler ışığında incelenecektir.

Adi ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m.5’e göre; Adli arama, “Adlî arama, bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir.” şeklinde tanımlanmaktadır.
Adli aramanın yukarıdaki tanımında da anlaşılacağı üzere, bazı hallerde kişinin anayasal olarak güvence altında bulunan, özel hayatına ve konut dokunulmazlığına müdahale oluşturabilecek bir ceza muhakemesi koruma tedbiridir.
1. Makul Şüphe
Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.116 /1- Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
O halde öncelikle makul şüphenin, mevzuattaki yerine bakmamız gerekecektir. Ceza muhakemesi hukukunda ve öğretide -şüphe- genellikle; basit şüphe, makul şüphe, yeterli şüphe ve kuvvetli şüphe olmak üzere dört dereceye ayrılıp incelenmektedir.
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği m.6’da; Makul şüphe, “Hayatın akışına göre somut olaylar karşısında genellikle duyulan şüphedir. Makul şüphe, aramanın yapılacağı zaman, yer ve ilgili kişinin veya onunla birlikte olanların davranış tutum ve biçimleri, kolluk memurunun taşındığından şüphe ettiği eşyanın niteliği gibi sebepler göz önünde tutularak belirlenir. Makul şüphede, ihbar veya şikâyeti destekleyen emarelerin var olması gerekir. Belirtilen konularda şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Arama sonunda belirli bir şeyin bulunacağını veya belirli bir kişinin yakalanacağını öngörmeyi gerektiren somut olgular mevcut bulunmalıdır.” tanımlanmaktadır.
2. Arama Kararı veya Gecikmesinde Sakınca Bulunan Hallerde Yazılı Arama Emri
CMK 119/1- “Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına
ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.”
Arama kararını, soruşturma aşamasında Sulh Ceza Hakimi, kovuşturma aşamasında yargılamayı yapan esas mahkemesi verir. Kural bu olmakla beraber kanun koyucu gecikmesinde sakınca bulunan hal ve savcıya ulaşılamama durumunu da öngörerek yazılı emir vermeye yetkili iki farklı mercii belirlemiştir. Ancak her iki merciin arama emri verme yetkisinin koşulları farklıdır.
O halde gecikmesinde sakınca bulunan hal kavramının açıklanması yerinde olacaktır. Çünkü savcı ancak bu durumda yazılı arama emri verebilmektedir. Gecikmesinde sakınca bulunan hal;
Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinde, “Adlî aramalar bakımından; derhâl işlem yapılmadığı takdirde suçun iz, eser, emare ve delillerinin kaybolması veya şüphelinin kaçması veya kimliğinin tespit edilememesi ihtimâlinin ortaya çıkması ve gerektiğinde hâkimden karar almak için vakit bulunmaması hâli” olarak tanımlanmaktadır.
Gecikmesinde sakınca bulunan hal kavramına dayalı olarak C.Savcısı tarafından verilen yazılı arama emrinin, uygulama da tartışmaları da beraberinde getirdiği, içeriği somut vakaya göre doldurulamayan, mesai saatleri içerisinde sulh ceza hakiminden karar almayı engelleyen durumların nelerden ibaret olduğu açıklanmayan, yasanın aradığı diğer şartları taşımayan arama emri sonucu elde edilen delilin hukukiliği ile ilgili farklı görüşler bulunmaktadır.
Kolluk amirinin yazılı emri ile konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama yapılamaz.
Bu nokta da özellikle vurgulanması gerekli bir husus, her ne kadar CMK’da düzenlenmemiş olsa da anayasa m.20 ve m.21 hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, yazılı olarak verilen arama emirlerinin 24 saat içerisinde hakim onayına sunulması gerektiği aksine bir yaklaşım, arama sonucu elde edilecek delillerin hukuka aykırılık iddiasını gündeme getirecektir.
3. Arama Kararı veya Yazılı Arama Emrinin İçeriğinde Bulunması Gereken Bilgiler
Açıkça gösterilmelidir.
4. Cumhuriyet Savcının Arama da Hazır Bulunmadığı Durumlar da İhtiyar Heyetinden veya Komşulardan İki Kişi Bulunmalıdır
5. Arama işlemi Tutanağa Tutulmalıdır ve Hazır Bulunanlarca Tutanak İmza Altına Alınmalıdır
6. Aramanın Suçüstü Halinde veya Gece Yapılması Durumunda;
CMK m.118-“(1) Konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. (2) Suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalarda, birinci fıkra hükmü uygulanmaz.”
Kural olarak gece vakti arama yapılmaz. İstisnası ve koşulları madde metninde açık olarak düzenlenmiştir. Fakat yine tartışmalı nokta gecikmesinde sakınca bulunan hal kavramına dayanılarak gece vakti arama yapılmasıdır. Yukarıda gecikmesinde sakınca bulunan hal kavramına kısaca değinildiğinden ayrıca bir değerlendirme yapılmayacak olup gece vakti ve suçüstü hali kavramının açıklanılması ile yetinilecektir.
Türk Ceza Kanununda (TCK) ; “Gece vakti, güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat öncesine kadar olan devam eden zaman dilimi ” olarak tanımlanmıştır.
CMK’da; “Suçüstü, 1. İşlenmekte olan suçu, 2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar
gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, 3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suç olarak” tanımlanmaktadır.
7. Aramanın Diğer Kişilerle İlgili Yapılması
CMK 117– (1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir. (2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. (3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.
8. Bilgisayar, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama
CMK Madde 134 – (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.
Madde metninden bilgisayar, bilgisayar programları ve kütüklerinde yapılacak aramanın koşullarını:
Kuvvetli şüphe, CMK sistematiğinde; gözlem altına alma, tutuklama, taşınmaz-hak ve alacaklara el koyma, şirket yönetimi için kayyım tayini, iletişimin tespiti-dinlenmesi ve kayda alınması, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçlarla izleme kurumlarının uygulanması ve bu hususlar da karar alınması gerekirken aranan bir şüphe derecesi olarak karşımıza çıkıyor. “Eldeki delillerin değerlendirmesi ile sanığın mahkûm olma ihtimali kuvvetle muhtemel ise bu durumda kuvvetli şüphe olgusunun o olayda varlığından söz edilecektir.” Kuvvetli şüpheyi, koruma tedbirleri için ön şart olarak arandığını CMK’dan görmekteyiz. (Nur Centel, Hamide Zafer, s.84)
Adi arama ve sonuçlarının hukuka uygunluğunun denetimi için her somut olay özelinde; makul şüphe koşulu gerçekleş mi, arama yapılacak kişi şüpheli sanık mı/diğer kişi mi, arama gece vakti yapılmışsa istisnalar içerisinde mi, arama yapılan yere(kişinin üstü, eşyası, aracı, konutu, işyeri) uygun karar alınmış mı, arama kararı veya yazılı arama emri içeriği yeterli açıklıkta mı? Soruları yöneltilerek elde edilecek cevaba göre yapılan aramanın hukuka uygunluğunun denetlenmesi yerinde olacaktır. Aramanın hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmasının en önemli yansıması olarak arama sonucu elde edilen delillerde hukuka aykırı olacak ve bu durumda elde edilen deliller hükme esas alınamayacaktır.
Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2015/16429 E. 2016/46 K.
“Yakalama, muhafaza altına alma, üst arama tutanağının içeriğine göre, kolluk görevlilerinin hakkındaki hükmü temyiz etmeyen … ve …’in yapılan üst aramalarında 2,7 ve 1,4 gram esrar ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
CMK’nın 116 ve 119. maddelerine göre “adli arama”, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için yapılan aramadır. Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa adli arama yapılabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/610- 2014/512, 2013/841- 2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı alınmasını gerektiren olayda arama kararı alınmadan arama yapılması hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan ve suçun maddi konusunu oluşturan deliller ya da suçun maddi konusu “hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş” olacağından, ikrar bulunsa bile Anayasa’nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK’nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca hükme esas alınamaz. Bunun yanında hukuka aykırı yöntemle elde edildiği kabul edilen net 2,7 ve 1,4 gram esrarın ele geçirilmesi hukuka aykırı delil niteliğindedir.
Somut olayda alınan bilgi ve yapılan takip nedeniyle faili belli olan bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluşmuştur. CMK’nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde “adli arama kararı” alınmadan, sanığın üzerinde arama yapılması hukuka aykırıdır. Bu arama sonucu bulunan uyuşturucu madde ise hem “suçun maddi konusu” hem de “suçun delili” olup “hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamaz.” Ancak;
1-Hakkında usulüne uygun verilmiş bir arama kararı olmayan sanığın kolluk görevlilerine evindeki net 77 gram esrar maddesini kendiliğinden vermesi suretiyle ”uyuşturucu madde ticareti yapma” suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım niteliğinde sayılacağı ve hakkında TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanamayacağının gözetilmemesi,
2-Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiş.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/800 E. 2017/120 K.
“… 16.12.2014 tarihinde saat 18.00’da Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince; “Kel Seydi” olarak tanınan …’nin Barbaros Mahallesi Eminağa Caddesindeki ikametinin önündeki sokakta 06.00-11.00 saatleri arasında eroin sattığı yönünde bilgi alınması üzerine bu konuya ilişkin aynı tarihte tutanak tutulduğu, yapılan araştırma neticesinde …’nin 21217054686 TC kimlik nolu, Mehmet ve Zeliha oğlu, Adıyaman 15.08.1972 doğumlu, Adana-Seyhan-Yenibey nüfusuna kayıtlı olduğu ve Yenibey mahallesi Eminağa Caddesi no: 201/3 Seyhan Adana adresinde ikamet ettiğinin öğrenildiği, görevlilerce 17.12.2014 günü saat 06.00 sıralarında sanığın ikameti olan Eminağa Caddesi civarında tertibat alındığı, saat 06.30 sıralarında ikametinden çıkarak evinin önündeki kaldırımda bekleyip on dakika kadar etrafı gözetleyen sanığın, fiziki takip yapmakta olan görevlileri fark edip, üzerinde bulundurduğundan şüphe edilen uyuşturucu maddeleri yok edeceğinin değerlendirilmesi üzerine yanına gidildiği ve yapılan kaba üst aramasında montunun sol iç cebindeki sigara paketi içerisinde 8 paket eroinin ele geçirilerek muhafaza altına alındığı olayda; kollukça alınan ilk bilgiler ile yapılan araştırma sonucu sanığın kimliğine ve uyuşturucu madde sattığı iddia edilen ikamet adresine ilişkin edinilen bilgilerin uyumlu olması, kolluğun bilgiyi aldığı zaman ile sanığın uyuşturucu madde sattığı iddia edilen saatler arasındaki süre, ayrıca suç şüphesini oluşturan bilgilerin elde edildiği aşamada suçüstü halinin mevcut olmaması, bu durumda kolluk görevlilerinin suçla ilgili edindikleri bilgileri 5271 sayılı CMK’nun 2/e, 158, 160, 161 ve 164. maddeleri uyarınca derhal Cumhuriyet savcısına bildirip bu konuda adli arama kararı talep etmeleri ve Cumhuriyet savcısından alacakları talimat doğrultusunda işlem yapmaları gerektiğinden, adli arama kararı alınmadan yapılacak arama işleminin ve bu arama sonucu ele geçirilecek uyuşturucu maddenin hukuka aykırı şekilde elde edilmiş olacağı, suçun maddi konusu ve delili olan uyuşturucu maddenin hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi durumunda ise hükme esas alınamayacağı ve buna bağlı olarak suçun unsurunun oluşmayacağı gözetildiğinde, yerel mahkemece sanığın üzerinin aranması için CMK’nun 116 ve devamı maddelerine uygun olarak alınmış bir “adli arama kararı” olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma sonucu hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu kabul edilmelidir.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1146 E. 2020/68 K.
“Ortacami Mahallesi, Yunusbey Caddesi, … adresinde fuhuş yapıldığı ihbarı üzerine kolluk görevlilerince belirtilen adreste Cumhuriyet savcısından geceleyin bir defaya mahsus arama izni verilmesinin talep edilmesi üzerine Cumhuriyet savcısınca gecikmesinde sakınca bulunduğundan, suç delillerinin tespiti amacıyla geceleyin bir defaya mahsus arama yapılmasına ve suç unsuru bulunması hâlinde el konulmasına karar verildiği, kolluk görevlilerince arama yapılan konutta sanık …, inceleme dışı sanık …, mağdure…, tanıklar…, … ve …’ın olduğunun belirlendiği, tanıklar … ve …’ın aşamalarda ve mahkemedeki beyanlarında arama yapılan konuta para karşılığı ilişkiye girmek için gittiklerini belirttikleri, tanık…’nin kolluk ifadesinde arama yapılan konutu temizlediği esnada eve erkek şahısların geldiğini, temizliğe devam ettiğini, yarım saat sonra polislerin geldiğini, mağdure…’in kollukta, sanık …’in bulduğu şahıslarla para karşılığında ilişkiye girmek için inceleme dışı sanık …’nin evine geldiğini, mahkemede ise evde fuhuş amacıyla bir araya gelmediklerini, oturdukları sırada sivil kıyafetli polislerin gelerek tutanak tuttuklarını, tutanakları okumadan imzaladıklarını beyan ettiği, sanık …’in mahkemede evde tanık…, mağdure… ve inceleme dışı sanık … ile oturdukları sırada eve sivil giyimli dört polis görevlisinin geldiğini, inceleme dışı sanık …’nin ise evde mağdure… ve…’le oturdukları sırada sivil kıyafetli dört polisin geldiğini savundukları, inceleme dışı sanık … ve sanık …’in kollukta müdafileri hazır bulunmadan ifade verdikleri ancak bu ifadelerini mahkemede kabul etmedikleri, tutanak mümzilerinin duruşmada tanık olarak ifadelerinde ihbar üzerine gittikleri evde 4 kadın ve 2 erkeğin bulunduğunu belirttikleri, Yerel Mahkemece dosyadaki tanık ifadeleri ve mağdure beyanı gözetilerek sanığın mahkûmiyetine karar verildiği, yapılan aramanın ve sanıkların müdafileri olmadan alınan beyanlarının hükme esas alınmadığı olayda;
5271 sayılı CMK’nın 119/4. maddesinin “Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur” açık, amir hükmüne aykırı olarak aramanın, o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi hazır bulundurulmaksızın yapılması nedeniyle icrası bakımından hukuka aykırı olduğu ve bu arama işlemi sırasında ele geçirilen delillerin de hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olduğu, 5271 sayılı CMK’nın 217. maddesinde hâkimin ancak hukukun izin verdiği yöntemlerle elde edilen delilleri dikkate alabileceğinin hüküm altına alındığı, anılan Kanun’un 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde de ortaya konulmak istenen delilin kanuna aykırı olarak elde edilmiş olması hâlinde reddolunacağının ifade edilerek hukuka uygun elde edilmeyen delillerin ispat aracı olarak kabul edilmeyeceği ve hükme esas alınmayacağının açıklandığı hususları karşısında arama işleminin ve bu işlem sonucunda elde edilen ve Yerel Mahkemece mahkûmiyet hükmüne esas alınan delillerin de “hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil” olduklarının kabulü gerekir.”